Çarşamba, Temmuz 04, 2012

Pazartesi, Temmuz 02, 2012

ilk delinen yasaklar

yasaklar neden bu kadar güzel ki lan? bugün az yemem lazımdı, yine patso yedim misal. havva neden o elmayı yedi? çok mu kırmızıydı? çok mu etli? ekşi? tatlı? yasak olduğu için de olabilir. yasak olan neyse damakta tat bırakır, hem de çok güzel.
12 yaşındayken mastürbasyon, 15 yaşında seks yasaktır. sigara içilmese bile tadına bakılması gereken bir şeydir. 17 yaşındayken araba sürülmelidir. 14 yaşında içmek, 18de sarhoş olmak yasaktır. ama yaparsın. olursun. olur yani işte. hep daha fazlası yasaktır, her eşikte daha fazlasını istersin. insansın sen. ben de.
o patsoyu yemeyecektim. 

Çarşamba, Haziran 20, 2012

hangisi yakışıklı?

3 tane rock ilahını karşılaştıralım mı? üçü de çok yakışıklı adamlar aslında.

David Gilmour
Cat Stevens



Kurt Cobain



siz ne düşünürsünüz bilmem,  jim morrison'ı da buraya ekleyip haksız rekabet olsun da istemem, ama kurt cobain en yakışıklısı bence. çünkü o hiç yaşlanmayacak. hep 27 kalacak.

yusuf islam'laştıramadıklarımız



yoksa siz de yusuf islam'laştıramadıklarımızdanmısınız? cat baba, müslüman oldun,budist oldun, e zaten hrıstiyandın. ne olursan ol, sen çok güzel müzik yapıyosun abicim. ölme sen, müzik yapmaya devam et. dini mini de bırak, atayiz ol, en rahatı :)

Cuma, Haziran 15, 2012

bazen..




bazen bi şeyin gerçek olmadığını bilirsin ama çok seversin. kafanda bi montaj yaparsın ve istediğin şeyleri yan yana koyarsın. artık senin gerçekliğin o olmuştur ama, gerçek değildir. aynı bu resim gibi. aynı hayaller gibi...

müslüm gürses'in evrildiği adam






ah felek söyle bana ne yapmam gerek
hayat berbat gel bu eli saymayalım
ah felek söyle bana ölmek mi gerek
hayat berbat biz yeniden baslayalım


doğan pişman doğduğundan pes ettim bundan
çekil hayatımdan
git basımdan hayır çyle bela istemem


doğan pişman doğduğundan ben bıktım bundan
düs artık sırtımdan
git basımdan felek bçyle oyun olmaz olsun


ah felek söyle bana ne yapmam gerek
hayat berbat gel bu eli saymayalım
ah felek söyle bana ölmek mi gerek
hayat berbat al sırtımdan kamburunu
biz yeniden baslayalım






ne demişti uğur, evrildiğin adamı seviyorum müslüm gürses.

sevdim işte.

entresan bi şekilde sevdim. ses bağladı beni heralde. ne farkeder ki lan? sevdim işte.

Çarşamba, Haziran 13, 2012

ergen miyim lan ben?!

Temsili Ergen :)

şimdi buraya bi şeyler yazmak icap edince, insan hayat üzerine, e genellikle ciddi şeyler yazmak durumunda kalıyor.

daha doğrusu böyle hissediyor. zaten blogların mantığı bir nevi günlük olması, ama bunu insanlarla paylaşabilmemiz de, kendimizi anlatmamıza yardımcı oluyor. aynı zamanda insanlar bizi beğensin istiyoruz falan filan.

buraya yazdıklarımı okuyunca kendimi bi an emo, efem ergen gibi filan hissettim ki bu doğaldır. sürekli bi isyan halleri, hayatı sorgulamalar filan. aslında yazdıklarım da normalde uğur'la sarhoşken konuştuğum, bittabi felsefi yönleri olan, kendince derin, ama aslında pek sığ, ya da derinliğinden sığ konuşmalar. -ki son kurduğum cümle de bana öyle geldi-

hep yaratıcı olmayı sevdim, bunu kullanma imkanımsa hiç olmadı. aslında yaratıcılığım devşirme sistemine benziyor. çünkü ben sıfırdan yaratamam. durumdan yaratırım. zaten yoktan var etmek sümme haşa bize özgü değil. (misal blog'un ismi ünlü üstad ömer üründül'den esinlenerek oluştu.)

şimdi düşününce yazdıklarımdan pişman değilim, hatta gurur duyuyorum. onları kimsenin okumamasından, okusa da anlamamasından da. ama değerim öldükten sonra anlaşılmasın lan dostlarım. lütfen bak. aslında bu çocuk güzel şeyler yazmış demeyin ben öldükten sonra. yine ergenleştim galiba. kıps kıps, bay bay.

Perşembe, Haziran 07, 2012

22sinde monotonluktan ölmek.

başlığı ölmek diye attım da. bakmayın bi yere gideceğim yok tabi ki. ama hayatın sıkıcılığından ve ölümden bahsedicem.
bir insan neden intihara meyillenir? neden bedeni ölmeye teşnedir? aslında çok cevap verilebilir de, hepsi aynıdır. heyecan diyin, ya da monotonluk. aynılık, farklı olmama, bıkkınlık,sıkıntı. bir adam düşünün. 22sinde çalışmaya başlamış, ayda 4, yılda 14 gün tatili var. sabah sekizde kalkar. Dokuzdaki mesaisine yetişmek için otobüs bekler,peşinden koşar,yetişemez,koşar,yürür,durur. akşam iş çıkışında da 1 saat için aynı şeyleri tekrarlar. eve gelir, yemek yer, tv izler, uyur. ertesi gün sabah sekizde kalkar. gerisi aynı... 
ayda 4, yılda 14 tatili var. 30 sene geçer. bedeni yorulmuştur adamın, en çok da ruhu. emekli olur. hayatı değişmiştir artık.
sabah erken kalkar, gazetesini okur-okumaz belki de. kahveye gider, akşam gelir. yemek yer, uyur.ertesi gün, aynı...
bir kadın düşünün, 19unda gelin olmuş. sabah kalkar,eşine kahvaltı hazırlar, çocukları okula gönderir. evini toplar, temizler. ay sonuna kadar ona verilmiş mutfak parasını denkleştirmeye çalışır. bir dahaki ay, aynı..


kim böyle bir hayat ister ki?
ya kim buna karşı koyabilir?


şu hayattaki amacımız nedir? ne için yaşıyoruz? fazladan bir ev daha mı? daha güçlü motorlu bir araba mı? çocuklarımıza iyi bir gelecek? 


ne olur bunları yapsak-yapmasak?
ne getirir-götürür bizden?


bunları çok düşünürseniz, intihara meyillenirsiniz. ne demiş redd. mutlu olmak için, sevmek için, görme, işitme, hissetme,düşünme...


bugünlerde çok sıkıldım dostlarım. 22imde monotonluk öldürdü ruhumu.

Cuma, Ocak 13, 2012

yani sen elmayı seviyorsun diye...

Nazım "Tahir'le Zühre Meselesi"nde "yani sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi şart mı?" diye sorarken safi aşkın karşılıklığından bahsediyor demek yanlış sanırım. O her şeyden önce bir komünist ve dolayısıyla kolektivistti. Yani emeğin karşılığını şu satırları okuyan çoğunuzdan daha iyi biliyordu, şairlik yaparak hayatını devam ettirmeye çalışmasına rağmen.
Karşılık en basit anlamıyla cevap demek. Sorduğumuz sorulara bile cevap alamamak insanı ne tür bir ruhsal "iğrençliğe" sürüklüyor, bir düşünün hele. Bazen kendi sorduğumuz soruya bile cevap veremeyecek durumda olmak misal...

Hal böyleyken bi de duygularınızla sorduğunuzu sandığınız sorulara alamadığınız cevaplar adamı öldürür elbet. Yine sadece aşktan bahsetmiyorum, arkadaşlık,dostluk,kardeşlik vs. vs. diye uzar gider bu. Birisine çok değer vermeniz sadece duygularınızla alakalı değildir, onun size vereceği karşılık da öyle. Eğer karşılık göremezseniz egonuz sarsılır, eğer karşılık görürseniz egonuz tatmin olur. Tabii ki karşılık görmek için önce karşı tarafın egosunu yeterince okşamanız gerekir.Bunlar olduktan sonra, değer verebilirsiniz. Karşı tarafa değil, egolarınızın okşanışına.
 

Eğer buraya kadar bana katlandıysanız,en önce söylemem gereken şeyi söyleyeyim şimdi. Bunu niye yazdım? Bi aydınlanma yaşamadım elbet bir kaç dakikada. Şu an bu sıkıntıları çekmiyorum, aslında şu an çekmediğim için yazabiliyorum. Ama karşılıklılık bağımlığını anlamak için çok kazık yemek gerekiyor sanırım. Eğer okuduklarınıza hak verdiyseniz, çok kazık yemişsiniz demektir.
Şimdi aydınlanabilirsiniz!